Biz kadınların tepkileri ile tasarı komisyona geri çekildi. Kızlarımıza sahip çıkmaya devam etmemiz dileğiyle, Tasarı komisyona geri çekilmeden önce yazdığım bu yazıyı yayınlamaya devam etmek istiyorum.
Aylar önce 15 yaş sınırı iptal edildi. Şimdi de tecavüzcüsü ile evlenebilir dediler.
Evlatlarımızı koruyamadığımızın farkında mısın ANNE?
14 yaşında bir kız çocuğu düşünün. Lise 1. Sınıfta ayakta durabilme
mücadelesinin henüz başında, bacağını kırıp, dizlerinin üzerine
oturtuluyor.
En temiz ihtimalle aşık olduğunu düşündüğü, en gerçek
neden olarak da ailesinden kaçmak ve düşlediği hayata kavuşmak için
evlenmeyi kabul ediyor ya da yasaların kolaylaştırdığı şartlar
oluşturularak evlendiriliyor.
Daha çocukluğu bitmeden çocuk sahibi oluyor. 1, 2, derken 3 çocuğun sorumluluğu altında eziliyor. Kolu kanadı kırılıyor. Bırakın ayakta durmayı, desteksiz oturmayı bile yapamasın diye daha da bağımlı hale getiriliyor.
Henüz 24 e gelmeden ev, eş, çoluk çocuk, geçim derdi ile ailesinin yanında hissettiğinden daha da değersiz hale geliyor. Çünkü bedeni, ruhu, iliği, kemiği sömürülüyor. İstismar ediliyor.
Şimdi yasa yapıcılar diyor ki, bir sevap işleyelim; rızasıyla evlenmiş
bu kızın eşini hapse atmayalım. Kız da diyor ki; benim kocamdan başka
kimsem yok, onu niye hapiste tutuyorlar?
Başka kimsesi yok gerçekten. En başta kendinden vazgeçmiş, hiç bulamamış ki... İş yok, güç yok,
meslek yok, beceri yok, umut yok, para, pul yok, ailesi desen onlar da
yok.
Ya baştan kaçarsan, evlenirsen bizi unut demişler, ya da
susarak, sessiz kalkarak, duygu sömürüsü yaparak kızı evlendirip, başını
bağlamışlar.
Kolu kanadı kırık, kendi ayakları üzerinde durmak
istese, cesareti ya da desteği yok. Bir de çocukları var. Ortada
kalmasınlar diye ses çıkaramıyor.
Çaresizce, o kocayı sevmek zorunda...
İtiraz etse, can güvenliği yok! Ya canından olacak ya da kötü kadın
olsa, yasa koyucular, sebebi olanları yine koruyacak, hapse düşmesinler
diyecek...
Bilmese de seziyor, susuyor, susturuluyor. Çok bilenlerin
kurduğu karmaşık cümlelerle, laf oyunları arasında yitip gidecek.
Her geçen gün bu kız çocuklarının sayısı artacak. Anneler daha az
bilecek, daha az görecek, daha az konuşacak. Giderek toplum daha çok
cehaleti yaşayacak...
Toplumsal bir kangrene dönüşmeden, kız çocuklarımızın haklarını korumalı, onlara sahip çıkmalıyız.
Atatürk´ ün Türk kadınına sağladığı hakları korumak, kız çocuklarımızın
gelişimlerini tamamlama hakkını korumak, annelerin en kutsal görevidir.
İstismarın rızası olmaz! Laf kalabalığı içerisinde aklamaya çalıştığınız suçlular, razı ederek ya da zoraki olarak istikbalimizi kirletiyorlar.